İdea Yayınevi / Bilim Felsefesi
site haritası
 
UZAY, ZAMAN, ÖZDEK
Aziz Yardımlı
DOĞA VE US

Doğa Yasaları nesneldir. Doğa Yasaları Immanuel Kant'ın görüngüler ile ilgilenen Eleştirel Felsefesinde nesnel değil ama yalnızca özneldir.

Doğa Yasaları görgülcülük tarafından yadsınır çünkü Yasa evrensel ve zorunlu olmadıkça Yasa değilken görgücülük evrensellik ve zorunluğu görgül olamadıkları, deneyimden türetilemedikleri zemininde yadsır. Görgücülüğün bilime Yasanın yerine teklif ettiği "olasılık" ya da "istatistik" kavramı bir yandan yalnızca bilinçte bulunurken ve nesnel değilken, öte yandan olasılığın kendisi kendinde zorunluktur.

Yasa ussaldır ve yasanın ussallığı onun yalnızca öznel-biçimsel mantıksal olmaması ama varolan evrenin nesnel ve içerik denilen şey ile ilgili belirlenimi de olmasıdır. Yasa kavram-bağıntısıdır.

Nesnel Logos (ya da Platonik İdea) insan Usunda belirli öznel varoluş kazanır. Doğa olarak İdea reel Doğada belirli nesnel varoluş kazanır. Tin olarak İdea insan bilincinde öznel ve nesnel belirli varoluş kazanır.

Doğa kendinde Ustur. Doğa kavramsal olarak, soyut belirlenimlerin bir dizgesi olarak, ideal olarak düşünüldüğünde ilk olarak erekseldir. Ve Doğada İdea kendine dışsaldır.

 
UZAY

Uzay Doğanın ilk kategorisidir ve Hegel'in dizgesinde arı mantıksaldan doğal olana, Logostan Doğaya geçişte ilk kavram olarak olumsuz çıkarsaması dışında bütünüyle belirlenimsizdir. Uzay kavramında ilkin olumsuzlanmış ya da negatif Logos dışında hiçbir belirlenim yoktur. Uzay böylece dolaysızlığı, soyutluğu, ilişkisizliği, ayrımsızlığı içinde salt olumlu olarak, saltık Uzay olarak görünür. Bu Uzayın analitik, e.d. yalıtılmış tasarımıdır, çünkü bu arılığın tersine Uzay kavramı belirlidir, çünkü başka birşey değil ama Uzaydır. Uzay bu kendi karakterini ilkin çıkarsanması yoluyla, mantıksal ve doğal olan arasındaki karşıtlık yoluyla, ikinci olarak kendisinin tüm daha öte doğa kavramlarının çıkarsama için başlangıç olması yoluyla kazanır.

Uzayı ancak karşıtlığı ile ilişkisi içinde anlayabiliriz: Eğer Logos/Us idealite olarak görülürse, Uzay realitedir; eğer Logos arı içsellik olarak görülürse, Uzay arı dışsallıktır. Uzayı kendisinden başka birşeyin terimlerinde düşünmek, onu tanımlamayı, tasarımlamayı istemek geçersizdir, çünkü bu girişimler Uzayı Uzaydan başka birşey yapmada sonlanır (Uzay 'x'tir önermesi açıktır ki Uzayı kendisi olmayan ve zorunlu olarak karşıtı da, Zaman da olmayan herhangi birşey olarak sunar.).

Uzay kendisidir ve Uzay için söylenebilecek başka herşey yalnızca onun bağıntısı, mantığıdır. Uzay mantıksal doğasında dolaysız Varlık gibidir, kendisinden çıkarsanan başka herşeye, genel olarak Doğa alanına olduğu gibi genel olarak Tin alanına da katılır, doğal ve tinsel herşeyin zeminidir. Uzayın mantıksallığı onun olumsuz karakterini, kendi başkası olma karakterini anlatır.

Uzayın soyut birbiri dışındalığı (Hegel: die abstrakte Allgemeinheit ihres Außersichseins) Uzay kavramının etimolojisi için en uygun belirlenimlerden biridir — belirsizce uzama. Türkçe sözcüğün kökeni Uzayın daha şimdiden birbiri dışındalık olarak alındığını gösterir. Uzay bu belirlenimi içinde saltık olarak süreklidir — arı Nicelik.

Uzayın birbiri dışındalık olması onu süreklilik ve kesiklik momentlerinin birliği yapar. Bu arı Nicelik belirlenimsiz olarak, sınırlanmamış olarak, uzamsız olarak görüldüğünde Newton'ın "saltık Uzay" dediği soyutlamadır. Göreli Uzay ya da ilişkili Uzay, sınırlanmış, olumsuzlanmış Uzay daha yüksek bir kategoridir, çünkü belirli ve böylece içeriklidir.

Uzay kendinde-Varlık ya da bağıntısız Varlık kavramına karşılık düşerken, burada Uzayın belirli-Varlığı (Dasein) onun olumsuzuk yanıdır. Mantıksal kendi-için-varlık kıpısı bu iki kıpının birliği olarak, "uzayın olumsuzlanması" olarak Noktadır. Nokta, Leibniz'in monadları gibi, bir kendi-için-varlık olarak kendini sonsuzluğa çoğaltır. Modanlar monadı soyut, belirlenimsiz Uzayın kendisidir. 
"Uzay öyleyse noktasallıktır [Punktualität]; ama nokta bir hiçlik olduğuna göre, eksiksiz sürekliliktir." (Hegel, Ansiklopedi, § 254, Ek.)

Uzayın ilk belirlenimi olarak Nokta Uzayın saltık olumsuzu ya da saltık olumsuzlanmasıdır. Nokta Varlık olarak Uzayın Yokluğu gibidir, çünkü Nokta hiçbir boyut kapsamaz. Saltık hiçliktir, Uzay ile ilişkisi yalnızca onun dışlanması, olumsuzlanması, ama Uzayda koyulan olumsuzlanmasıdır — boyutsuzluk. Nokta olumsuz Uzaydır. Nokta bir hiçlik olduğu düzeye dek Uzayın soyut sürekliliğini bozmaz. Uzay bu düzeye dek, hiçbir belirlenime izin vermediği düzeye dek sınırsız, sonsuzdur: "Evren çevresine tahtalar çivilenmiş bir yer değildir."

Uzayın reel olup olmadığı sorusu doğal bilincin realitenin kendisinin kavramı konusundaki bilgisizliği nedeniyle bu bilinç için yanıtsız kalmak zorundadır. Doğal bilinç realiteyi "duyusal" olan ile eşitlediği zaman Uzayın salt biçimsel, salt öznel olduğu vargısını çıkarır (Kant). Uzay salt kendi başına belirlenimsiz olarak alındığında duyumsanamaz. Ama belirli Uzay olarak duyusaldır ve Uzay duyusunu yitirmek bile yönsüzlük olarak duyumsanabilecek olan ansal durumdur.

Uzayın Zamana geçişi Kavamın kendi gizilliğini açındırma yollarından yalnızca biridir.

Uzay kendi için varlık olarak birbiri dışındalık, yanyanalık, bitişikliktir ve bu onun sürekliliğini anlatır. Zaman kendi için varlık olarak sürekli sürekli ortadan kalkış, sürekli yitiştir.

Nokta boyutsuzluk olarak olumsuzlama kapsar, kendisi ve kendi karşıtı, böylece çelişkidir. Noktadan Çizgiye mantıksal geçişin olanağı için yalnızca ve yalnızca noktanın bu olumsuz karakteri vardır. Nokta zorunlu olarak kendini olumsuzlar çünkü kendisi ve o denli de karşıtıdır. Noktanın kendisi kendi karşıtının karşıtı, kendisi de bir karşıttır. Noktanın karşıtı Uzayın kendisidir. Karşıtlar birbirlerini ve böylece birliklerini ortadan kaldırdıkları için karşıtlardırlar. Olumsuzun olumsuzlanması olumsuzun kendi karakterinde yatar. Noktayı ilk belirlenim olarak alırsak, ikinci belirlenim çizgidir. Ama gerçekte çizgi ilk uzay boyutu ve böylece ilk uzaysal belirlenimdir ("Ek. Uzaysallığın ilk belirlenimi yalnızca doğru çizgidir," § 256, Ek). Çizgi de Uzayın olumsuzlanması, ama boyutlu olumsuzlanması, böylece bir kez daha çelişki, ve yeni bir çelişkidir. Olumsuzun olumsuzlanması bu durumda Yüzeydir. Ve Yüzey için de aynı mantıksal açınım Hacım kategorisine götürür. Hacım Yüzey ve Çizginin birliği olarak ilk uzaysal Tekilliktir.

Hegel Noktayı ilk belirlenim olarak alır ve Hacmı yüzeyin bir işlevi olarak görür.

Uzay kendinde Kavram olarak

  • Kavramın evrensellik, tikellik ve tekillik kıpılarını kendi içinde taşır— Üç Boyut;
  • Boyutlar başka türlü de anlatılabilirler — Çizgi, Yüzey, Hacım.

Uzayın üç boyutlu olmasının zorunluğu nedir ya da üç boyutluluk nasıl çıkarsanır? Uzayın daha öte ayrımlaşmasının, üç boyutlu ya da üç belirlenimli olmasının olanağı ancak ve ancak kavramsal karakterine bağlı olabilir.

Uzayın üç boyutu onun çizgi, yüzey ve hacım olarak üç belirlenimi ile aynı şeydir. Ve Uzay kavram olarak evrensellik, tikellik ve tekillik belirlenimlerini taşır. Evrensellik Uzayın belirlenimsizliği olarak kendini Çizgi kavramında anlatır. (Nokta uzayın saltık olumsuzlanması olarak boyutsuzluktur.)

 

ZAMAN

Uzay kendinde olumsuzluktur. Zaman belirli, kendi için olumsuzluk. Uzayın mantıksal olarak Zamana geçişi Uzayın kendinde Zaman olmasından gelir. Uzayın belirli olarak, Uzay olarak kendinde olumsuz olması karşıtı ile, onu olumsuzlayan ile bağıntısını anlatmaktan başka birşey yapmaz. Geçiş ancak ve ancak bir Kavramın kendinde olduğu şeyin ortaya koyulmasıdır, ya da mantıksal çıkarsama ancak ve ancak birşeyde kendinde olanın belirtik kılınmasıdır. Böylece Uzay ve Zamanın birliği sözde Görelilik Kuramında ileri sürüldüğü gibi sonradan tanıtlanacak birşey olarak değil, tam tersine gerçek ilk ve başlangıç olarak geçerlidir.

Uzayın Zamana geçişi Uzayın başkalaşarak Zaman olması değildir. Uzay ve Zaman her ikisi de vardır, yaratılmazlar, ilksiz-sonsuzdurlar, ve geçiş mantıksal olarak bizim tarafımızdan ve nesnel olarak yapılır.

Zamanın fiziksel akış olarak düşünülmesi Zamanın Kavramına ulaşma yolu değildir çünkü akışın kendisi belirli Zaman kavramını kullanan bir fenomen ya da tasarımdır.

Görelilik kuramının tüm uslamlamasının temelinde Zamanın görgül olarak ölçülebilir olması, başka bir deyişle Zamanın cisimlerin devimine indirgenmesi sayıltısı yatar. O zaman Zamanın kendisi Zaman yoluyla ölçülmüş olur çünkü Devim Zamanı bir kıpı olarak kapsar.

Ölçü her durumda bir Devim aracılığıyla yerine getirilir ve bu Devimin dönemselliği 'zaman' birimi olarak ve her nasılsa eşit olarak kabul edilir.

Zamanın kendi için olumsuzlama olması onun etkin olumsuzlama olması, sürekli ortadan kaldırma olmasıdır. Zaman ilk olarak olumludur — Şimdi. Ama Şimdinin belirlenimi kendini ortadan kaldırmaktır — Geçmiş ve Gelecek olarak. Şimdi bu iki belirlenimin birliğidir. Uzayın dolaysızlığı ile karşıtlık içinde, Zaman kendi için olarak kendi ile dolaylıdır: Kendisi ve kendi başkası, kendi olumsuzudur. Bu karşıtlık Zamanı mantıksal olarak bir oluş yapan şeydir. Oluşun mantığı kendini ortadan kaldırmak, belirli-Varlık yapmaktır. Zaman Şimdi, Geçmiş ve Gelecek olarak belirlilik kazanır.

 
AYNA DENEYİ (ÖZEL GÖRELİLİK KURAMINDA)

a) durumunda kutu dinginlikte, (b) durumunda kutu devinen bir gönderme çatısı içinde v hızı ile devinmektedir. Işık (b) durumunda 2L'den daha uzun bir yolu geçtiği için ışık hızının değişimsizliğini sürdürmenin yolu geçen zamanın arttırılmasını gerektirir.

(b) durumunda dingin çatı C1 konumundan C2 konumuna geçerken ışığın bir cisimcik gibi davrandığı kabul edilir.

Galileo eşözekli daireler üzerine gözlemlerinde benzer paradokslar saptar. Aslında problemin ayrımsanması daha da eskiye, Aristoteles'e gider: http://mathworld.wolfram.com/AristotlesWheelParadox.html.


İki dairenin geçtiği yollar eşit olduğuna göre eşitsiz dairelerin çevreleri eşit olmalıdır, ama değildirler.

Wolfram'ın paradoksa önerdiği çözüm şöyledir: Herhangi bir uzunluktaki bir çizgi dilimindeki (ya da giderek sonsuz bir çizgi ya da bir düzlem üzerindeki, üç-boyutlu bir uzaydaki) noktaların kardinal sayılarının aynı olduğu kabul edilirse, bunların tümü de bire-bir karşılık düşme ilişkisi içinde durur.

Wolfram'ı bir yana bırakırsak, gerçekte küçük ve büyük daire üzerindeki noktaların bire-bir karşılık düşmeleri söz konusu değildir çünkü iki daire için de noktaların sayısı sonsuz olmalıdır. Ama sonsuzun kendisi bir sayı değildir. Sonsuz bir Nicelik değil ama Niteliktir. "Transfinite" ya da sonlu-ötesi sayı sonsuz değil ama her zaman sonludur.

Öte yandan, ışığın dalga doğası ve eşözekli yayılım olgusu verildiğinde, L/g ya da uzayan L, cisim sayıltısı altında yapılan hesaplamanın tersine, t değerinde bir değişimi gerektirmez.

 

LEIBNIZ

 

Çalışma sürüyor.

 

Aziz Yardımlı / İdea Yayınevi / 2014